Türkiye’nin en batısında, Ege Denizi’nin ortasında yer alan Gökçeada, hem doğal güzellikleriyle hem de kültürel zenginliğiyle huzur arayan gezginler için adeta bir vaha. Uğultulu rüzgarları, taş evli köyleri, organik ürünleri ve el değmemiş koylarıyla Gökçeada; modern yaşamdan uzaklaşıp doğayla yeniden bağ kurmak isteyen herkes için ideal bir destinasyon. Bu rehberde Gökçeada’ya ulaşım seçeneklerinden plajlara, köylerinden yöresel lezzetlerine kadar her şeyi detaylı şekilde bulacaksınız.
Gökçeada’ya Nasıl Gidilir?
Gökçeada’ya ulaşmak için öncelikle Çanakkale ilinin Eceabat ilçesine bağlı Kabatepe Limanı’na gitmeniz gerekiyor. Kabatepe’den feribotlar, adanın ana limanı olan Kuzulimanı’na düzenli olarak sefer yapıyor. Feribot yolculuğu yaklaşık bir buçuk saat sürüyor. Özellikle yaz aylarında yoğunluk yaşandığı için feribot biletlerini önceden almak büyük kolaylık sağlar.
Özel aracınızla gitmek isterseniz, İstanbul’dan Kabatepe yaklaşık 4–5 saatlik bir yolculukla ulaşılabilir. Toplu taşıma tercih edecekler için ise Doğdu Turizm gibi seyahat firmaları Çanakkale merkezden Kabatepe’ye ulaşım hizmeti sunmaktadır. Feribot sonrasında Gökçeada’da toplu taşıma kısıtlı olduğu için araç kiralamak veya transfer hizmetlerinden faydalanmak oldukça faydalı olur.
Gökçeada’da Nerede Kalınır?
Gökçeada’da büyük oteller yerine daha çok pansiyonlar, butik taş evler ve köy konaklamaları ön plandadır. Adaya gelenlerin büyük bir kısmı Kaleköy, Zeytinliköy ve Eski Bademli gibi köylerdeki butik tesisleri tercih eder.
Kaleköy, sahil şeridinde yer aldığı için gün batımını izlemek isteyenler için oldukça uygun bir konumda. Buradaki işletmelerde hem deniz manzaralı hem de limana yakın konaklama seçenekleri bulunur.
Zeytinliköy, tarihi Rum evleri, taş sokakları ve eski çamaşırhaneleriyle nostaljik bir köy yaşamı sunar. Burada köy halkının işlettiği pansiyonlarda konaklayarak yerel mutfağa daha yakın olabilirsiniz.
Eski Bademli ise adanın en yüksek noktalarından birinde yer alır. Buradan hem denizi hem de adanın köylerini izleyebileceğiniz eşsiz bir manzara eşliğinde sessiz ve sakin bir tatil yapabilirsiniz.
Gökçeada’da Kaç Gün Kalmalı?
Gökçeada’nın tadını çıkarmak için en az 3–4 gün ayırmak önerilir. Eğer koyları, köyleri, lezzet duraklarını ve doğa yürüyüşlerini kapsayan dolu dolu bir tatil planlıyorsanız 5–6 günlük bir süre idealdir. Adaya ilk gelişinizde bir günlük keşif molası ayırmak, kalan günlerde de bölge bölge detaylı geziler yapmak çok daha rahat ve verimli bir tatil sunar.
En Güzel Plajlar ve Koylar
Gökçeada, Türkiye’nin en temiz denizlerine sahip adalarından biridir. Rüzgarlı yapısı sayesinde su daima serin ve dalgasızdır. Ayrıca adanın birçok plajı tamamen doğal ve yapılaşmadan uzaktır.
Aydıncık Plajı, adanın en uzun plajıdır. İncecik kumu, sakin yapısı ve geniş sahiliyle özellikle çocuklu ailelerin gözdesidir. Plajın hemen arkasında tuz gölü bulunur. Gölün çamuru ise doğal bir cilt bakım ürünü olarak kullanılır.
Laz Koyu, adanın güney kıyısında yer alır. Hem berrak denizi hem de dalga sörfüne uygun yapısıyla gençlerin uğrak noktasıdır. Burada kite surf ve rüzgar sörfü eğitimi veren merkezler de mevcuttur.
Gizli Liman, adanın en sessiz koylarından biridir. Zor ulaşılan yapısı sayesinde kalabalıklardan uzak, sakin bir deniz deneyimi sunar. Dalış yapmak isteyenler için de oldukça uygundur.
Yıldız Koyu ve Peynir Kayalıkları ise adanın kuzeyinde yer alır. Deniz tabanı taşlık olsa da koyun doğallığı ve etrafındaki ilginç kaya yapıları sayesinde görülmeye değerdir.
Gökçeada’nın Tarihi Köyleri
Adada geçmişten günümüze ulaşan Rum köyleri, bölgenin tarihini yansıtan en değerli yapılar arasında yer alıyor. Bu köylerde taş evler, kiliseler, çamaşırhaneler ve geleneksel fırınlar hâlâ aktif olarak kullanılıyor.
Zeytinliköy, adanın en bilinen köylerinden biridir. Dar sokakları, çiçekli avluları ve köy kahveleri ile huzur dolu bir atmosfere sahiptir. Burada yöresel kahvelerde damla sakızlı kahve içebilir, keçi peynirli gözleme tadabilirsiniz.
Tepeköy, adanın yükseklerinde kurulu ve muhteşem bir gün batımı manzarasına sahip köylerden biridir. Özellikle yaz akşamlarında düzenlenen panayırlar yerel kültürü deneyimlemek için iyi bir fırsat sunar.
Eski Bademli, hem manzara hem de sessizlik arayanlar için ideal bir köydür. Köyün çevresinde yürüyüş yapabilir, taş evleri fotoğraflayabilirsiniz.
Dereköy ise zamanında adanın en kalabalık yerleşim yeriyken günümüzde daha sakin bir köy haline gelmiştir. Eski Rum evleri ve taş sokaklar bu köyde geçmişe kısa bir yolculuk yaşatır.
Yerel Lezzetler ve Yeme İçme
Gökçeada, organik tarımın desteklendiği özel bir yer olduğu için burada yediğiniz her şey doğal ve tazedir. Ada halkı kendi ürettiği zeytinyağı, keçi peyniri, reçel ve bal ile misafirlerini en iyi şekilde ağırlar.
Kahvaltılar adanın en iddialı öğünlerinden biridir. Zeytin, keçi peyniri, otlu börek, ev yapımı reçeller ve doğal yumurtayla hazırlanan kahvaltılar oldukça doyurucudur.
Akşam yemeklerinde ise deniz ürünleri öne çıkar. Levrek, çipura gibi ızgara balıklar, kalamar tava, midye dolma gibi mezelerle birlikte servis edilir.
Tatlı olarak ise sakızlı muhallebi, irmik helvası ya da keçi sütünden yapılmış sütlaç tercih edilebilir.
Köy fırınlarında taş fırında yapılan ekmek ve börekleri mutlaka denemeniz önerilir. Özellikle otlu börek ve zeytinyağlı çörekler hem kahvaltıda hem de yolculuk esnasında ideal atıştırmalıklardır.
Aktiviteler ve Doğa Deneyimi
Gökçeada, sadece denize girmekten ibaret olmayan bir tatil sunar. Doğa yürüyüşleri, fotoğrafçılık, yamaç paraşütü, dalış ve rüzgar sörfü gibi birçok farklı aktivite ada genelinde yapılabilmektedir.
Laz Koyu çevresi rüzgar sörfü yapmak isteyenler için profesyonel okullara sahiptir. İlk kez deneyecekler için başlangıç eğitimleri de verilmektedir.
Marmaros Şelalesi ise doğa yürüyüşü sevenler için harika bir rota. Ormanlık alan içerisinde kısa bir yürüyüşle ulaşılabilen şelale yaz aylarında serinlemek için güzel bir duraktır.
Zeytinliköy ve Tepeköy çevresi ise bisiklet ve yürüyüş parkurları açısından oldukça zengindir. Doğal yaşamla iç içe, kuş sesleri eşliğinde keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Ne Zaman Gidilmeli?
Gökçeada’ya gitmek için en ideal dönem bahar ve yaz aylarıdır. Özellikle Mayıs ve Haziran ayları hem doğanın en canlı olduğu hem de adanın henüz kalabalıklaşmadığı dönemlerdir. Temmuz ve Ağustos aylarında turist yoğunluğu artar, oteller doluluk oranlarına ulaşır. Eylül ise sakinlik arayanlar için ikinci bir fırsattır. Deniz hâlâ sıcaktır, doğa yavaş yavaş sonbahara hazırlanırken keyifli bir hava hakim olur.
Gökçeada’da Alışveriş
Adadan dönerken organik ürünlerden oluşan bir alışveriş listesiyle ayrılmak neredeyse gelenektir. Zeytinyağı, keçi peyniri, lavanta yağı, sabun, organik sabunlar, reçeller, adaçayı ve kurutulmuş otlar bu listenin başında gelir.
Köy pazarlarında ya da köy fırınlarında el yapımı ürünleri uygun fiyatlara bulabilirsiniz. Ayrıca adada faaliyet gösteren kadın kooperatiflerinin el emeği ürünleri hem hatıra hem de destek amaçlı alınabilecek seçeneklerdir.
Gökçeada’nın Sessiz Cazibesi
Gökçeada, sadece yaz tatili için değil, ruhu dinlendirmek, doğayla yeniden buluşmak, yerel kültürü hissetmek ve Ege’nin en sade güzellikleriyle tanışmak isteyen herkes için bir rota. Taş sokaklarında yürürken geçmişin izlerini, masmavi denizinde yüzerken özgürlüğü, zeytin ağaçlarının altında dinlenirken huzuru hissedebilirsiniz.
Doğdu Turizm ile planlayacağınız bir Gökçeada seyahati, size sadece bir tatil değil; unutulmaz anılarla dolu bir keşif yolculuğu sunacaktır. Hazırlığınızı yapın, feribot saatini kontrol edin ve kendinizi Ege’nin en sakin köşesinde huzura bırakın.